CEYLAN ADANALI KABADAYIOĞLU'NDAN EĞİTİM ÜZERİNE

CEYLAN ADANALI KABADAYIOĞLU'NDAN EĞİTİM ÜZERİNE

Eğitim artık ülkelerin geleceklerini belirleyen dev bir endüstri! 

Geleneksel görüş; az gelişmişliği or­talama gelir düzeyindeki küçülme olarak açıklarken modern görüş eğitimden yoksul kalmış toplum olarak ta­nımlıyor. Eğitim ile ekonomik kalkınma arasındaki ilişkiye dair çok önemli araştır­malar var. UNESCO’nun oldukça geniş bir tabana yapmış olduğu önemli araştırma sonuçları var. Dünyaca ünlü istatistikçile­rin dikkat çekici sonuçları olan istatistikleri var. Dünya Bankasının seneler önce yaptığı, ama hâlâ bize ışık tutan, yol gösteren kap­samlı bir raporu var. Bunların hepsi eğitime yapılan yatırımların kişi başına artan gelirin açıklanmasında çok önemli bir değişken ol­duğunu ortaya koyuyor. Gelir düzeyi düşük olmasına rağmen eğitim düzeyi yüksek olan ailelerin çocuklarının ölüm oranlarının açık ara düşük olduğuna, eğitimli anne babaların çocuklarının okul başarısının ve okul sonrası kariyerlerinin de bununla orantılı olduğuna dair ciddi veriler sunuyor. 
15 yaş grubu öğrencilere 3 yılda bir uygu­lanan PISA-Programme for International Student Assesment’ın, OECD - Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü tarafından uy­gulanıyor olması da kalkınmanın en temel ögesinin eğitim olduğunun bir kez daha al­tını çiziyor. 

93 YILDA 76 MEB BAKANI, 11 YILDA 13 EĞİTİM REFORMU 

Maalesef ülkemizde eğitimi; anlık ve birbi­riyle tamamen çelişen kararlarla ve deneme yanılma metodlarıyla adeta bir şans oyununa döndürdük. Türk eğitim sisteminin temelini oluşturan “Ulusal Sınavlar”ımızın ise her biri ayrı bir skandal. Son 4 yıldır 120 sorusunu eksiksiz hazırladığımız bir TEOG sınavımız bile yok. 
Milli Eğitim Bakanlığı en sıkıntılı yürüyen bakanlıklarımızın ilk sırasında. 93 yılda 76 bakanımız değişmiş. Sadece son 14 yılda değişen bakanlarımızın sayısı 7. İstatistikler tüm dünya ülkelerinin ortalama 8-14 yıl aynı eğitim sisteminin kullandığını gösteriyorken biz 11 yılda tam 13 eğitim reformu yapmış bir ülkeyiz. Eğitim reformu yapmada tam olarak kendi rekorumuzu kırmak üzereyiz. 
Belki bu ropörtajı birkaç ay sonra yapsaydık bu rakam 14’e çıkmış olurdu. Çünkü aldığı ağır eleştirilere rağmen ısrarla uygulamaya konan 4+4+4 sistemi henüz 4. yılını doldu­rurken başa dert oldu ve değiştirilmesine çalışılıyor. Şu an 4+4+4 eğitim sisteminden 3+3+3+4 sistemine geçiş üzerinde oldukça ciddi çalışmalar yapılıyor. Yani bir ülkenin eğitim sisteminde 15 yılda bir yapılabilecek bir devrim bizde 4 yıl sonra bir daha yapılı­yor. 

FİNLANDİYA VE ŞİLİ MUCİZELERİ OR­TADA 

Bir ülkenin eğitim sisteminin o ülkenin ge­lecekteki sosyo-ekonomik yapısını şekillen­diren en önemli unsur olduğunu doğrulayan en önemli örnek dünya eğitim sisteminde adeta devrim yapan Finlandiya mucizesi. 
Finlandiya’nın onca yoksulluğa, imkansızlık­lara ve elverişsiz doğa koşullarına rağmen; sadece ve sadece eğitim sistemini düzelterek nasıl kalkındığının ardındaki filozofiyi “Be­yaz Zambaklar Ülkesi” kitabından okuyabi­lirsiniz. Hani Ulu Önder Atatürk’ün Türkçeye ilk kez çevirttiği, askeri okulların müfredatı­na dahil edilmesini emrettiği ve her “Öğret­men Okulu Mezunu”na diplomasıyla birlikte hediye edilen kitap. O vakitler, kitap o kadar çok ilgi görmüş ki, Kuran-ı Kerim’ den sonra en çok okunan kitap haline gelmiş. 
Yakın geçmişten en güzel örnek ise bana kalırsa Şili örneği. Şili’nin son başkanlık seçiminde seçim kampanyasının merkezine ülkenin eğitim politikalarını koyması ve bu konuda yol alması etkisini çok kısa sürede gösterdi ve Şili ilk kez PISA sonuçlarında bu yıl bizim önümüze geçti. 

CUMHURİYET GAZETESİ KÖŞEME MAĞDUR VELİ VE EĞİTİMCİ MEK­TUPLARI YAĞIYOR 


Artık eğitim sistemleri, ülkelerin gelecekleri­ni belirleyen dev bir endüstri. Böylesi büyük bir endüstriyi kendi menfaatlerine uygun yönetmek isteyen kurumların var olması do­ğal. Ama kabul edilebilir değil. Çünkü konu eğitimse kurumsal ve kişisel çıkarların önde olması etik değil. 
Cumhuriyet gazetesi köşeme yüzlerce veli, eğitimci ve öğrenci mektubu geliyor. Yüzde 80’i gerçeği yansıtan akılcı mailler. Hatta ade­ta ülkenin eğitim alanındaki sorunlarına dair önemli veriler sunar nitelikte. Gelen mek­tupların çoğu okulların istikrarsız ücret po­litikası ve kampüsleşen okulların kampüsleri arası koordinasyon bozukluğunun belirgin boyutta eğitime ve öğretmenlere yansıması ile ilgili. 
Bazı okulların müfredatlarında yatay ve di­key entegrasyonu sağlayamaması ve bir süre sonra bunun öğrenci başarısızlığında vücut buluyor olması, okulların eğitim etiğinden uzak agresif kayıt politikaları, veliyi yanıltan TEOG ve LYS başarı listeleri, kayıt esnasında veliye verilen ancak süreklilik ve istikrar arz etmeyen vaatler de benim gördüğüm okul etiğine aykırı üzücü örnekler. 

ANABİLİMDE OLMAMIN İLK SEBEBİ GELENEKÇİ NAİF BİR TARAFI VAR­KEN ÖĞRENCİYE GLOBALLEŞME SÜ­RECİNİN BİR PARÇASI OLDUĞUNU HATIRLATAN EVRENSEL BİR TARAFI DA OLMASI 

20 yıldan bu yana Kalamış’ta hizmet veren dershanemde pek çok okulla ve o okulların öğrencileriyle çalışıyorum. Yıllardır Tür­kiye’nin çeşitli illerindeki okullara söyleşi, seminer, konferans vermek için gidiyorum ve dolayısıyla kurumların iç yapısını ve iş­leyişini iyi bildiğimi düşünüyorum. “Bunca kimliğinizin yanında Anabilim hayatınızın neresinde?” diye soranlara cevabım çok net. Anabilim kalbimin başköşesinde. Bunu bü­tün içtenliğimle söyleyebilirim. 
Sektörde çok değerli köklü kurumlar elbette var ama Anabilimde olmamın ilk sebebi ter­temiz ve pürüzsüz bir geçmişe sahip olması ve duruşunu hiçbir zaman değiştirmemiş olması. Diğer sebebi 21. yüzyıla uygun bir eğitim felsefesini benimsiyor olması. Değişen dünyada etkin, kalıcı ve saygın bir yer edin­meleri için gerekli tüm becerileri öğrencileri­ne vermeyi ilke edinmiş olması. 
Ama bana en iyi gelen tarafı; Anabilim Eği­tim Kurumlarının eski değerleri koruyan ve yaşatan gelenekçi, naif bir tarafı varken öğrenciye globalleşme sürecinin bir parçası olduğunu hatırlatan evrensel bir tarafının da olması. Anabilim bizim pedagojik perspek­tiften bakarak yönettiğimiz ve eğitimine yurt dışında burslu devam etmek isteyen, Tür­kiye’de kalıp hedefindeki okullarda okumak isteyen, spor kariyeri yapmayı hedefleyen… Özetle Anabilim farklı her hedefteki öğrenci­nin kendine yer bulabileceği ve kendini hede­fine uygun bilgi ve beceriyle donatabileceği bir eğitim kurumudur. 

ANABİLİM MEZUNLARININ İŞ HAYAT­LARINDA ŞU AN BULUNDUKLARI YER BAŞARIMIZIN EN SOMUT KANITIDIR.

Okul seçimi konusunda yol ayrımında olan velilerden hangi okulun başarılı olduğu ko­nusunda çok sayıda soru alıyoruz. Ben ma­tematikçiyim. Biz müspet ilimciler her olaya olduğu gibi başarıya da bir parça ekonomist gibi bakarız. Ekonomide verimlilik, girdiler ile çıktılar arasındaki oransal ilişkidir. Çıktı ile girdinin arasındaki fark açıldıkça verimliliğin arttığı sonucu ortaya çıkar. 
Eğitimde girdimiz öğrencinin eğitim alma­sı için yapılan maddi ve manevi harcamalar, çıktımız ise o öğrencinin davranışlarında ka­lıcı ve sürekli olumlu gelişmelerdir. Okulla­rın TEOG ve LYS başarı listeleri bu anlamda benim başarılı okul kavramımı çok tatmin etmiyor. Çünkü bana göre hayatına dokundu­ğunuz çocukların başarı hikâyesini kazandığı lise ve üniversite ile sonlandırıp sunmanız tam ortasında okumayı bıraktığınız bir romanı an­latmaya çalışmaktan farksızdır. 
Biz her öğrencimizin hikâyesini sonuna ka­dar okumayı tercih ediyoruz. Elimizden gel­diğince takip ediyoruz. Bu yüzden çok net söyleyebilirim ki Anabilimin başarı çıktısı sa­dece mezunlarının kazandığı okullar değil, iş hayatlarında şu an bulundukları yerdir ve bu bizim başarımızın en güzel ve somut kanıtıdır. 

DÜNYAYI KURTARMANIN TEK VE KE­SİN YOLU İYİ ÇOCUK YETİŞTİRMEK 
İYİ OKULUN BENDEKİ TANIMI, ÖĞREN­CİSİNE HAYATA KARŞI DİRAYETLİ, SAĞ­LAM DURUŞ VE BAKIŞ AÇISI KAZAN­DIRMAYI İLKE EDİNMİŞ OLMASIDIR.

 
İyi okulun bendeki tanımı; öğrencisine sa­dece diploma değil, bir karakter, bir kimlik, hayata karşı dirayetli sağlam duruş ve hayata bir bakış açısı vermeyi ilke edinmiş olması­dır. Öz güveni gelişmiş, sorunlara çözümcül ve bir o kadar da barışçıl yaklaşabilen, bir de­ğeri savunurken veya kendi doğrusunu kabul ettirmeye çalışırken karşısındakinin yanlı­şıyla beslenmeyen insan profili yaratmaya kendini adamış olan okul benim nazarımda en makbul okuldur. Bu tip okullardan bu tip etik donanımlarla mezun olan öğrenciler hayatları boyunca bu değerleri koruyan ve yaşatan insanlar oluyorlar. Bu insanlar, iş ha­yatında ilişki odaklı çalışmayacak kadar üst düzey donanıma sahip insanlar oluyorlar. Bu insanlar evlendiğinde saygı unsurunu koru­yan terbiyeye sahip insanlar oluyorlar. Bu in­sanlar tuttuğu takım yenildiğinde tesislerde maç çıkışı takım otobüsünü taşlamak yerine “Yenilsek de yensek de taraftarız seninle!” diyerek takımını her şartta bağrına basan vefakâr insanlar oluyorlar. Bu insanlar ar­kadaşlıklarında samimiyetle laubaliliği ayırt edebilen donanıma sahip insanlar oluyorlar. Bu insanlar ellerinde çiçek, dilinde şarkı tür­kü, kalplerinde Atatürk sevgisi, doğa sevgisi, hayvan sevgisi olan güzel insanlar oluyorlar. Vefalı oluyorlar, merhamet duygusu gelişmiş insan oluyorlar. İyi okulun bendeki tanımı budur. İyi okul olmak bu insanları yaratmaya hizmet etmektir. İyi bir okulda alınan iyi bir eğitim bir toplumun kaderini değiştirir çün­kü dünyayı kurtarmanın tek ve kesin yolu iyi çocuk yetiştirmektir.